22 Ağustos 2013 Perşembe

#UtkuKali'ya Özgürlük Girişimi - 22 Ağustos 2013 Basın Açıklaması

Değerli basın mensupları ve değerli dostlar,

Öncelikle ilk günden beri Utku Kalı davasıyla ilgili olarak göstermiş olduğunuz ilgi ve destek nedeniyle teşekkür ederiz.

Kardeşim ve müvekkilim Utku Kalı bugün itibariyle 89 gündür tutuklu ve bu süreçte yaşanan çeşitli ve haksız ve hukuka aykırı uygulamaları birinci ağızdan sizinle paylaşmak için böyle bir basın açıklaması düzenlemeyi uygun bulduk.

Utku 22 Mayıs'ta hukuka aykırı olarak, yasal sürelerde aşılarak ve hiç bir aile yakınına haber verilmeksizin gözaltına alındı, savcının bilgisi dışında üstleri tarafından işkence altında sorguya çekilerek suçu kabul etmesi istendi. Doğal olarak Utku suçu kabul etmedi.

23 Mayıs'ta tutuklanma istemiyle Askeri Mahkeme'ye sevkedildi. Bir sonraki gün tutukluluk kararına ilişkin duruşma bizimde katılımımızla gerçekleştirildi.

24 mayıs'ta 3 evrak nedeniyle tutuklandı. Bu evraklardan 2'si diğer er için tutuklama nedeni değilken, Utku için tutuklama nedeni sayıldı. 3. Evrak ise sanırım savcı ve hakimi en ikna edenin boş kağıt olduğundan şüpheleniyoruz...

Utku’nun tutuklanmasından ardından Utku’nun sevkine ve cezaevine teslimine refaket ettikten sonra, telefon ile Savcılık’tan arandık. Bize verilen bilgiye göre suç mahalinde arama yapıldığı bir takım telefonların ele geçirildiği, bunların adli incelemerinin yapılması için imajlarının alınaktı. Bu nedenle savcılığa geri döndük.

Bu telefonlar Utku’nıun tutuklandığı ana kadar dosyaya dahil edilmemişti. Uzman olduğu söylenen 2 bilirkişi telefonların imajını 9 saate yakın almaya çalıştılar ve fakat imajlar alınamadı.

1 hafta kadar sonra 30 Mayıs'ta akşam saatlerinde ankara jandarma istihbarat'tan arandık, 31'inde yani hemen sonraki gün imajların alınacağı ve hazır olmamız gerektiği hususunda tarafımıza bilgi verildi. Oldukça geç haber verilmesi, ulaşım süremizde göz önüne alındığında en erken Cuma günü 16:30 ya da Pazartesi günü işlemin yapılması talebimiz hiç değerlendirilmeyerek, sürece katılmamız engellenmiştir. Bilirkişilerin bu süreçte Utku aleyhine imaj alınmasına katılmayışımızın kendi irademizden ya da keyfiyetten kaynaklandığı yönünde tuttukları tutanak nedenilye tutanakta imzası bulunanlar hakkında haberleşme gizliliğinin ihlali ve resmi belgede sahtecilikten suç duyurusunda bulunduk.

İmaj hukuka aykırı bir şekilde ne hikmetse önümüzde saatlerce alınamamışken Jandarma İstihbarat biriminde 1 gün içerisinde alındı, üstelik daha sonra öğrendiğimize göre imaj biz ilk arandığımızda zaten çoktan alınmıştı.

Bu süreçte telefonun bulunma anını, arama kararını yerine getiren askerlerin çektiği videodan izledik. Telefon çok manidar bir şekilde bulunuyor, 7-8 şarj aletine rağmen sadece iPhone cihaz aranıyor, telefon bulunduktan kısa bir süre sonra kendisini kapatıyordu. Seri numaralı bir delil poşetine bile konmadığı gibi telefon üzerinde parmak izi incelemesi de yapılmamıştı. Utku gözaltına alındıktan sonraki 38 saat süresince telefonun hangi koşullarda ve kimde olduğu, herhangi bir müdahaleye imkan vermeyecek şekilde korunup korunmadığı tamamen meçhuldur.
Günümüz teknolojisinde aramada bulunan cihaz ve şarj aletleri arasında akıllı telefon olarak tabir edilen başkaca cihazlar olmasına rağmen, kati bir tavır ve arayışlar özellikle bir iphoneun peşine düşülmesini oldukça manidar buluyoruz. Kaldı ki, imajlar telefonun bulunduğu mahalde ve derhal alınmalıyken günler sonra alınmıştır.

Tüm bunlar delil toplamanın usulüne aykırı olduğu ve delilleri şüpheli hale getirdiği için bu dosya açısından son derece önemli ve asli belirleyicilerdir.

Kati tavır diye bahsettiğimiz husus sadece bir telefonun peşine düşülmesi, diğer erin serbest bırakılıp kardeşimin tutuklanmasından ibaret olmayıp, sonraki aşamalarda da her seferinde karşımıza çıkmıştır. Örneğin tutuklama duruşması dahil olmak üzere hukuki süreçteki bütün metinler Utku’nun suçu kabul ettiği, itiraf ettiği, pişman olduğu, bir ceza varsa cezasına razı olduğu şeklindeki engizisyonvari hazır altına imza at bizi oyalama tarzı metinlerden oluşmaktadır.

Utku’ya cezaevi içerisindeki avukat görüşmelerine gelirken bile ve hukuken gereği yokken kelepçe takılması, sağlık desteğinden yoksun bırakılması, baskı altında tutulması, çıplak arama yoluyla işkenceye maruz bırakılması, sinir krizi geçirtilip kriz esnasında sarf ettiği sözler ile ilgili olarak hakkında ceza soruşturması başlatılması, geç kalktığı gerekçesiyle hakkında tutanak tutulup, zorla ifadesinin alınması gibi süreçlerde de bu kati tavır ortaya konmaya devam etmektedir. Hem Utku’ya hem bize açık bir mesaj verilmeye çalışıldığı ortadadır.

SON OLARAK İDDİANAMENİN DÜZENLENMESİNİN ARDINDAN ASKERİ MAHKEME TARAFINDAN İDDİANAME KABUL EDİLMİŞTİR.

İddianame Utku’ya zorla tebliğ edilmeye çalışılmış, Utku bu zorlama karşısında şüphelenerek, avukatıma gönderin demiştir. Kendisine ayın 15inde duruşması olduğu sözlü olarak bildirilmiştir. Bu süreçte avukatını arama hakkı da kendine verilmemiştir. Bu tebligatın Utku’ya yapılmasında ısrar eden kişilerin, Utku aleyhine olumsuz sonuçlar doğacağını bildiği ve bunu istediği açıktır.

Tarafımıza tebligat 14 Ağustos günü ancak yapılabilmiş, tarafımızca da herhangi bir hak kaybı olmaması için, CMK’nın öngördüğü süreler hatırlatılarak yeni duruşma günü verilmesi konusunda bildirimde bulunduk.

Ancak, taleplerimiz mahkeme tarafından yok sayılmış, Utku’ya zorunlu bir müdafi atanmış, o müdafinin “sanığın vekili zaten bulunmaktadır” beyanına rağmen duruşmaya devam edilmiş ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Özel Yetkili Samsun Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevli olduğu bahsiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Utku’nun tutuklanma ve tutukluluğun devamı olarak gösterilen sebeplerin hiç birinin hukuki gerekçesi olmadığından ve itirazlarımızın keyfen reddedildiğinden dolayı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma zorunluluğumuz doğmuştur.

Bunun dışında da Türk Tabipler Birliği’ne Utku’nun bağımsız doktor heyetince muayene talebimiz olmuştur. Tabipler Birliği’nin Milli Savunma Bakanlığı’na yaptığı başvuru da uygun bulunmamıştır.

Peki Utku’ya ve bizlere bu derece yıpratıcı bir sürecin yaşatılmasının temelinde ne yatmaktadır?

Bunun altında yatan İstihbarat örgütlerinin beceriksizliğinİN faturasının kardeşim ve müvekkilim Utku Kalı'ya devlet eliyle zulmederek ödettirilmesidir.

Utku o saatte görevinin başında olan bir Er'den başkası değildir, işkence altındayken bile isnat edilen suçu kabul etmemiştir. İlk basın açıklamasında da söylediğimiz gibi Utku masumdur adil yargılanmayı herkes gibi haketmektedir. Bu yargılama sürecinde de kimsenin kendisini yargı makamı gibi görüp, Utku hakkında bir hüküm vererek onu cezalandırmaya kalkması, insanları bu yönde telkin etmesi gibi bir hakkı hiç bir şekilde bulunmamaktadır.

Ben burada karşınızda bir abla, avukat ve haksızlıklara karşı durmayı kendisine ilke edinmiş, ailesi tarafından bu ahlak ile yetiştirilmiş biri olarak bulunuyorum. Bu nedenle kardeşim olsun olmasın gencecik bir insan hayatından 25 yılın bu kadar kolay ve haksızca çalınmasına vicdanımın hiç bir şekilde razı olmayacağını gönül rahatlığı ile söylemek istiyorum. Bu nedenle vicdan sahibi herkese sesleniyorum:

Utku masumdur ve hakkında yürütülen dava olan herkes gibi adil yargılanma hakkına sahip olmalıdır. Maruz kaldığı işkencelerle ilgili olarak yaptığımız suç duyuruları etkin bir şekilde soruşturulmalı ve tüm bu hukuki süreçler hepimiz tarafından takip edilmelidir. Utku’nun yaşadıkları ne ilk ne de tektir. ancak çabamız ve ümidimiz en azından son olması yönündedir. bu nedenle hepimize düşen sorumluluk kendimiz için, Utku için herkes için adil yargılanmanın yapılmasının sağlanmak, süreci takip etmektir.

Son olarak bu haklı davamızı Utku’nun ailesi, arkadaşları ve avukatları olarak hukuki zeminde ve mümkün olan tüm yasal şartları zorlayarak devam ettireceğimizi herkesin bilmesini istiyorum.

İlginiz için tekrar teşekkür ederim.

Ceren Kalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder